Türkiye’de istatistik kültürü ve veriye erişim sorunu
İstatistik, geçmişi değerlendirmek ve geleceğe yönelik tahminlerde bulunabilmek için güçlü bir analiz aracıdır. Ancak istatistiklere meraklıysanız ve Türkiye’de yaşıyorsanız, yeteri kadar veri olmadığını ve olana da ulaşma konusunda sıkıntı yaşandığını bilirsiniz. Ben, kendimden örnek vererek başlayacağım.
90’larda başlayan istatistik merakı
İstatistiğe karşı 25 yıla yakın bir süredir merakım var. Bu merak ilk olarak orta okul dönemi coğrafya derslerindeki demografi bilgileri ile başladı. Ülkelerin ne kadar nüfusları olduğunu ezbere bilmeye çalışırdım. Daha sonra bu merak daha çok spor kategorisinde kendisini gösterdi. Çünkü demografik bilgiler neredeyse sabitti ama spora dair istatistikler devamlı olarak yenileniyordu. Kim ne kadar maç kazanmış, hangi maçı ne kadar seyirci izlemiş gibi soruların sayısal cevaplarını takip etmeden rahat edemiyordum.
Gazeteler, maçlardan sonra seyirci sayılarını bazen verir, bazen vermezdi. Bu konuda hiçbir zaman bir standart olmadı. Ve hâlâ da böyle.
Yukarıda gördüğünüz excel tablosu yaklaşık 20 yıllık ve hâlâ güncel tutmaya çalışıyorum. Neden? Çünkü bu istatistikleri sunan herhangi bir site yok. Sadece takımlar bazında ve yeni maçlar öncesinde yayınlanıyor. Yani arama yaptığınızda bulduğunuz sonucun güncel olup olmadığını ayırt edemezsiniz. Kaldı ki hepsini bir arada bulmanız da pek mümkün değil. Düşünün, şu İnternet çağında bile daha bu kadar basit verilere ulaşmak sorun!
İstatistik konusunda bir şeylerin ters gititğini anlamamı sağlayan şey NBA istatistikleri oldu. 90’larda izlediğim NBA maçlarında maçlarında öylesine detaylı istatistikler tutuluyordu ki, bir oyuncunun en son kaç maç önce bir istatistiği tekrarladığı ve bunu daha önce kaç kere yaptığı gibi veriler anında sunuluyordu. NBA, bunu hem canlı yayınladığı maçlarda yapıyor hem de web sitesinde sunuyordu.
Hemen bir örnek verelim. Yukarıda gördüğünüz tablo, LeBron James’in istatistik sayfasındaki 5 tablodan sadece biri.
İstatistik zenginliğinin yanı sıra veri kesinliği konusu da önemli. Savaş kayıpları söz konusu olduğunda ABD, 100 yıl önceki I. Dünya Savaşı, hatta 150 yıl önceki Amerikan İç Savaşı kayıplarını bile son rakamına kadar net olarak verebiliyor. Türkiye’de ise, örneğin 1984’ten bu yana terör kaynaklı kayıplarının net olarak rakamı, kaynağına göre değişkenlik gösteriyor!
Bu fark nereden kaynaklanıyor?
Kıyaslamayı yaptığımız ABD, her şeyin detaylı olarak kaydını tutuyor. Ayrıca şeffaflık ve kamuoyu bilgilendirme konusunda bir standartları var. Türkiye’de ise verilere erişim, kurumlar veya kişilerin zaman içerisinde yaptığı paylaşımlara dayanıyor. Yani tam olarak bir şeffaflık standartlaşma söz konusu değil ne yazık ki.
İş dünyasına yansımaları
Şeffaflık ve paylaşım, Türk kültürünün standart bir özelliği değil. Bu, kişiler için olduğu gibi, kurumlar için de böyle. Özellikle yeni nesil girişimleri analiz etmek için çeşitli istatistiklere ihtiyacımız oluyor ancak bunlara ulaşamıyoruz. Örneğin x girişimin y girişimi satın alma rakamı neredeyse hiç paylaşılmıyor. Girişimlerin büyüme oranları, ziyaret sayıları zaman zaman infografiklerle paylaşılıyor ancak ciro ve kâr oranlarına ulaşamıyorsunuz. Bu tarz verilerdeki şeffaf paylaşımları ise sadece halka açık şirketler yapıyor ki bu yasa gereği.
Girişimcilerin mesleklere göre dağılımı başlıklı yazım için veri toplama aşamasında kuluçka merkezleri ile temasa geçmiştim ancak bunların neredeyse tamamına yakını, programlarına kabul ettikleri kişilerin meslek bilgisine dair kayıtları tutmamıştı! Yani sorun sadece paylaşma değil, aynı zamanda kayıt tutma kültüründeki eksiklikte de kendini ciddi şekilde gösteriyor.
Türkiye’deki istatistik kurumları
Devletin resmi kurumu olan Türkiye İstatistik Kurumu’nda çok sayıda veri mevcut. Ancak, yine kritik sayılabilecek çoğu veri mevcut değil. Aynı zamanda verilerin sunuluş şekli de analiz için verimsiz.
Yabancı kaynaklı IPSOS da Türkiye’de son dönemde yaptığı araştırmalarla adını duyurmaya başlayan bir şirket. Özellikle “Türkiye’yi Anlama Kılavuzu” adıyla yaptıkları araştırma raporu ile Türkiye’nin güncel eğilimlerini ölçümlüyorlar.
Türkiye’de son dönemde istatistik sunumu açısından yapılan en önemli çalışma ise İzlemedeyiz Derneği‘nin projesi olan Veri Kaynağı web sitesi.
Daha önce Doğruluk Payı ve Görünür Belediye projeslerini de hayata geçiren İzlemedeyiz Derneği, bu yeni proje ile 5 temel kategoride Türkiye’ye ait verileri anlaşılabilir grafik özetlerle sunarak, Türkiye’deki veri temelli tartışma ortamının geliştirmeyi hedefliyor.
Sonuç olarak; Türkiye’de henüz gerçek anlamda bir istatistik kültürü yok. Veri paylaşımında şeffaflık ve standartlaşma da henüz söz konusu değil. Buna karşılık kurumsal şeffaflık ve istatistik kültürü özel sektör araştırmaları ve STK’ların çabalarıyla geliştirilmeye çalışılıyor. Varlık amacı veri temelli sosyal yayıncılık ve eğitim faaliyetleri gerçekleştirmek olan İzlemedeyiz Derneği de bu gelişmelerin odağında bulunuyor. Gidilmesi gereken daha çok yol var ve gelişmeleri heyecanla takip edeceğiz.
1 saattir Türk takımlarının Avrupa kupalarındaki maç sayılarını ve katılımlarını arıyorum ama sadece haber sitelerinde yazılar var sonra bu yazınızı buldum Teşekkürler.