Mesajınız Var (You’ve Got Mail) filmindeki dönüşüm hikâyesi

Mesajınız Var (You’ve Got Mail) filmindeki dönüşüm hikâyesi


Mesajınız Var (You’ve Got Mail, 1998), internetin erken döneminde yaşanan bir aşk hikayesini anlatan ve benim de çok sevdiğim filmlerden biridir. Filmde, Kathleen Kelly (Meg Ryan), Joe Fox (Tom Hanks) internet üzerinden birbirlerini tanımadan yazışmaya başlarlar. Aynı zamanda Kathleen, Köşedeki Dükkân (The Shop Around The Corner) isimli küçük ve şirin bir kitap dükkanının sahibidir. Joe Fox ise Fox Books (Fox Kitapları) adında büyük kitap dükkânları zincirine sahip Fox ailesinin bir üyesidir. Gerçek hayatta da karşılaşır ve görüşmeye başlarlar ama birbirilerine rakip olacaklarından habersizdirler.

Köşedeki Dükkân (The Shop Around The Corner)

Filmin ana konusu, bir aşk hikayesi olsa da yazının asıl konusu, filmdeki dönüşüm hikâyesiyle ilgili. Köşedeki Dükkân, küçük bir kitapçıdır ama çalışanları yaptıkları işi severler, müşterileri ile aralarında birebir ve sıcak bir iletişim vardır, çoğunu tanırlar. Dükkanda bazı günler çocuklara masallar okunur. Yani girdiğinizde sizi bir müşteri gibi değil de bir ailenin üyesi gibi hissettiren, sıcak ve samimi bir ortamdır. Bu muhtemelen bazılarınıza tanıdık gelecektir. Kitapçı olsun veya olmasın, bu konseptte küçük ve sıcak ortamlara mutlaka rastlamışsınızdır.

Fox Books (Fox Kitapları)

Köşedeki Dükkân’ın varlığı, yakınlara açılacak olan Fox Books şubesi ile tehlikeye girer. Satışlar düşer ve dükkânın hayatta kalma savaşı başlar.

Her ne kadar kitapçının düzenli müşterileri sahip çıkmaya çalışsa da, genel müşteri eğilimi yeni açılan kitap zincirine doğru kayar. Köşedeki Dükkân daha fazla dayanamaz ve kapanır. Küçük ve şirin kitapçı, zincir mağazaya yenilmiştir. Hayatın bir güzelliği daha kaybolur gider.

Türkiye’deki dönüşüm süreci

Mesajınız Var filminde, bizim son 5-10 senedir daha güçlü şekilde yaşadığımız dönüşüm sürecinin erken bir örneğini görüyoruz. Bu da gayet normal, zira ABD’de perakende dönüşüm süreci bizden çok daha önce gerçekleşti. Biz de Türkiye’de bu dönüşümü yavaş yavaş görmeye başladık. Bunlardan en bilindik olanı İstiklal Caddesi 389 numarada 20 yıla yakın bir süredir faaliyet gösteren Robinson Crusoe Kitabevi‘ydi.

Kitabevi önce (2014) Salt Beyoğlu’nun dördüncü katına taşındı. Bu taşınma esnasında gönüllerinin İstiklâl Caddesi boyunca kitapları elden ele taşıdıkları görüntü bile kitabevine karşı olan duygusal bağın bir göstergesiydi. İnsanlar, değer verdikleri ve eşsiz buldukları bu güzelliğin yokolup gitmesini istemiyorlardı.

İstanbul’da artan ve İstiklâl Caddesi’ni de tehdit eden bombalama eylemlerinin ardından Salt Beyoğlu’nun belirsiz bir süre için kapanmasıyla kitabevi bu sefer SALT Galata’ya taşındı.

Robinson Crusoe 389 sadece bir örnek. Onun gibi bilinen, sevilen başka kitapçılar daha var ve hem internetin hem de zincir kitapçıların da etkisi ile varlıkları her geçen gün biraz daha riske giriyor.

Robinson Crusoe 389’un SALT Beyoğlu mağazasından aldığım bu kitabın paketlenmiş halinin güzelliği bile yaşadığım deneyimin ancak küçük bir bölümünü oluşturuyor.

Zincir kitapçılar (örneğin D&R), kötü yerler değil. Normal bir kitapçıdan çok daha fazla çeşit sunabiliyorlar. Ancak bu küçük ve köklü dükkanların sunduğu duygusal bağı sunamıyorlar. Bu tarz kitapçıların çalışanları yaş ortalaması olarak zincir kitapçılarda çalışanlardan daha yüksek. Aynı zamanda kitap okuyan ve kitap dünyasını takip eden, entelektüel birikimi daha yüksek insanlar. Bu da sizin kitapçıdaki deneyiminizi daha üst düzeye taşırken, o mekânla aranızda duygusal bir bağ kurmanızı sağlıyor. Zincir kitapçılardaki yaş ortalamasının düşük olması, çoğunlukla eğitim hayatını henüz sonlandırmamış genç arkadaşlardan oluşması, yoğun iş yükü, düşük maaş ve kalabalık müşteri ortamıyla zaten özel bir iletişim ve bir bağ kurma şansınız pek olmuyor.

Dönüşümün geleceği

İnternet ve zincir mağazaların etkisiyle bir dönüşüm süreci elbette ki yaşanacak, bu kaçınılmaz. Elbette ki zincir mağazalar da gerekli ve olmalı. Ancak bu köklü ve müşterisi ile bağ kurabilmiş kitapçıların da yaşaması gerekli. Ayrıca bu sadece bir temenni değil, bence gelecekte aranan bir konsept olacak. Şöyle ki; zaman içerisinde dönüşümler sürekli olur ve bir noktadan sonra dengelenir. Tekdüzeliğin giderek arttığı bir dünyada insanlar artık özel, samimi ve kişiselleştirilmiş deneyimler peşinde koşuyorlar. Şu an iş hacmi düştüğü için kapanma tehlikesi yaşayan (veya kapanan) dükkânlar, yakın bir gelecekte çok değerli hale gelecekler. Ama asıl soru, bu değerleri kaybetmeden o döneme kadar hayatta tutmayı başarabilecek miyiz?

+ Yorum bulunmuyor

Yorum Yaz