McDonald’s kuruluş hikayesi: “The Founder”
The Founder, popüler Amerikan kültürünün efsanevi fast-food devi McDonald’s’ın bahsedilmeye değer kuruluş öyküsünü anlatıyor. Michael Keaton’ın Ray Kroc karakteri ile başrolde olduğu bu 2016 yapımı biyografi filmi, Amerikan girişimcilik kültürünün çoğu öğesini barındırması adına dikkate değer bir yapım. Öncelikle konudan bahsederek başlayalım.
Profesyonel satışçı Ray Kroc, 1954 yılında milkshake karıştırıcı satabilmek üzere dönemin popüler fast-food restoranlarını dolaşmaktadır. Bir gün San Bernardino’daki bir restorandan yüksek miktarda sipariş gelir. Restoranı ziyaret ettiğinde siparişi vermesiyle alması bir olur. Ray Kroc’un kafası karışır, çünkü daha önce böyle bir şey görmemiştir. Normalde bu tarz fast-food restoranlarında siparişler alındıktan sonra pişirilir ve aradan belli bir zaman geçtikten sonra getirilir. Ancak burada durum farklıdır. Bu restoran, Richard ve Maurice McDonald kardeşlerin kurduğu McDonald’s restoranıdır.
Ray Kroc kendini tanıtır ve restoranın hızından etkilendiğini belirtir. Richard ve Maurice onu restoranın mutfak bölümüne davet eder ve operasyonu görmesini sağlar. McDonald kardeşler hızlı, verimli ve üretkenliği yüksek bir üretim süreci geliştirmiştir. McDonald kardeşler kısaca, Henry Ford’un seri üretim tekniğini fast-food restoranlarına uyarlamıştır. Siparişler arabalara gelmez, siparişi verenler restorandan alır. Tabak, çatal, bıçak kullanılmaz. Ayrıca gelirlerinin %85’ni oluşturan ürünlere yönelir ve menülerini sadeleştirirler. Bu durum personel, malzeme, zaman ve maliyetten ciddi bir tasarruf sağlar.
Buraya kadar okuduğunuzda McDonald’s’ı McDonald kardeşlerin kurduğunu düşünebilirsiniz. Aslında hem öyle, hem de değil. Ray Kroc gördüklerinden ve duyduklarından çok etkilenir. Ve bu konsepti uyarlayarak yeni franchise bayilik sistemi ile yeni şubeler açılmasını önerir. McDonald kardeşler yeni şubelerin açılma operasyonu için Ray Kroc’la anlaşılır. Ray Kroc, başlarda özellikle kredi bulabilme konularında sorunlar yaşar ancak yavaş yavaş yeni şubeleri hayata geçirir. Bu esnada McDonald kardeşler geleneksel bir yaklaşım sergileyerek işi ağırdan alırlar ve hızlı büyümeye karşı sürekli direnirler. Aslında McDonald kardeşler çok önemli bir buluş yapmış, ancak vizyonları bu noktadan ileriye gidememiştir.
Ray Kroc uyumlu karı-koca eşlerin şubelerin işletilmesinde verimli olduklarını farkeder. Bunun üzerine keşfettiği insanlara şube işletmeciliğini önerir. Şube sayısı artmaya başlar, ancak Ray Kroc aldığı paydan memnun değildir. Dondurucuların elektrik giderleri sorun olmaya başlar. Buna da bayilerinden birinden bir çözüm gelir. Milkshake’leri dondurucuda muhafaza etmek yerine hazır toz kullanma fikri gelir. McDonald kardeşler buna da karşı çıkar, ancak Ray Kroc bu kararı dinlemez ve şubelerde hayata geçirir.
Harry Sonneborn adındaki genç finansı, Ray Kroc’un operasyonundan etkilenir ve ona yeni bir teklifte bulunur. Arsalar satın almasını ve yeni şubelerin bu arsaların üzerine yapılmasını zorunlu hale getirir. Ray Kroc bu şekilde McDonald kardeşlerin sahip olduğu tek restoranın da arazisini satın alır. Bu stratejik bir hamledir. McDonald kardeşlerin onun büyüme stratejisine engel olmasından rahatsız olur ve şirketi ele geçirmeye çalışır.
Ray Kroc, açtığı şubelerden oluşan, McDonald’s’la aynı isimde restoran zinciri kurar. McDonald kardeşler buna karşı çıkar, ancak dava açmazlar. Çünkü Ray Kroc bu bayilik işinden ve emlak gelirinden ötürü McDonald kardeşlerden kat kat zengin bir firmanın sahibi haline gelmiştir. Ray Kroc savaşmak yerine onlara isim hakkı için para önerir. McDonald kardeşlerin sahip olduğu tek şube de kendilerinde kalır. Ancak yeni kurulan McDonald’s şirketi, kendi arazileri üzerinde kendi isimleri satış yapamayacaklarını, farklı bir isim kullanmalarını belirten bir yazı gönderir. McDonald kardeşlerin kendi kurudğu şube de isim deşikliğinden ötürü birkaç sene sonra batar. Ray Kroc herşeyi ellerinden almış, tek bir restoranı önce ABD, sonra dünya çapında bir fast-food zincirine dönüştürmüştür.
McDonald’s girişiminin analizi
- McDonald kardeşler, fast-food restoranların popüler olmaya başlaıdğı dönemse devrimsel bir şekilde seri üretim tekniğini geliştir.
- Ray Kroc, bu sistemi kullanan yeni restoran şubeleri açar.
- Joan Smith, hazır karışım toz paketleri ile enerji giderlerini azaltan bir çözüm bulur.
- Harry Sonneborn, McDonald’s aynı zamanda bir emlak devine döndürür.
McDonald kardeşler güzel bir sistem kurmuş ancak vizyonları bu noktada tıkanmıştır. Girişimciliklerini ölçeklenebilir bir işe döndürmek yerine esnaf olarak kalmayı tercih etmişlerdir. Sonuç olarak da kendi kurdukları firmayı bir başkasına kaptırmışlardır.
Ray Kroc hırslıdır ve bu hırsının sonucunu alır. McDonald’s’ı gerçek anlamda McDonald’s yapan odur. Eğer onun bu ticari hırsı olmasaydı bugün McDonald’s diye bir marka olmayacaktı.
Ray Kroc, McDonald kardeşlerin fikrini değil, firmasını almıştır. Yaptıları anlaşmadan sonra ona şu soru sorulur: “Sana mutfağımızı gezdirdik, bütün sistemi gördün, peki neden kendi restoranını kurmadın?” Bunun üzerine şunu der: “Tipik bir Amerikan-İngiliz karışımı kelimeydi. Söylenişi hoştu. McDonald’s” der. Yani Ray Kroc Facebook’un kuruluşundaki gibi bir fikir hırsızlığı yerine göz koyduğu şirketi ele geçirdi. Aslında Amerikayı bu ticarette bu kadar üstün yapan da bu ticari rekabet ve hırslardan kaynaklanıyor. Etik olup olmaması başka bir tartışma konusu.
McDonald’s gelişim ve büyüme sürecine birden fazla insanın önemli katkısı olmuştur. Bu da faydası olabilecek insanları oyunun içine katma konusunda yine Amerikan girişimcilik kültürünün bir başka özelliği.
Özetle The Founder, girişimcilik ve iş dünyası için son derece ilham verici bir film. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
Pek etkilendiğim söylenemez hikayeden 🙂 Ancak şunu rahatça ifade edebilirim ki McDonalds ülkemizde günden güne küçülüyor eriyor, sektörün lideri açık ara burger king..
Güzel ve motive edici bir hikayeymiş, ben bilmiyordum. Bu tarzda girişim hikayelerine sık sık denk geliyoruz, neden bizim ülkemizden dünya devi bir marka çıkmıyor diye sormuyor da değilim. Bazen üzülüyorum, teşekkür ederim güzel bir yazı olmuş.