Dijital dünyanın bir gerçeği: “kazanan her şeyi alır ekonomisi”
Amerikalı akademisyenler Erik Brynjolfsson ve Andrew McAfee, teknolojik ilerleme ile birlikte değişecek çalışma yaşamı ve insan refahını değerlendirdikleri The Second Machine Age isimli kitaplarında, dijital dünyanın risklerinden birine dikkat çeken önemli bir tespitte bulunuyorlar: “kazanan her şeyi alır ekonomisi”.
Dijital dünyanın gücü: Ölçeklenebilirlik
Dijitalleşen dünyanın çok önemli bir gücü var: ölçeklenebilirlik. Fiziki dünyada bir mağaza ile aynı anda en fazla birkaç yüz, belki birkaç bin müşteriye hizmet verebilirken, İnternet ortamında teorik olarak bu sınırsızdır. Üstelik fiziki mağazalarda tüm ürün çeşitliliğini sergilemek mümkün değilken, İnternet mağalarında bunun için de herhangi bir sınır yoktur. İşte bu sınırsıza doğru giden müthiş ölçeklenebilirlik gücü sayesinde sıradan bir insan, eski düzende on yıllar veya nesiller almış bir servet birikiminden çok daha fazlasına birkaç ay içerisinde ulaşabiliyor.
Bu durumun çok önemli bir de dezavantajı var; kazananı az, kaybedeni çok. Ölçeklenebilirlik, pastanın çok büyük bir kısmının sadece bir veya birkaç kişiye/şirkete gitmesini sağlarken, geri kalan herkese pastanın ancak kırıntıları kalabiliyor. Hatta bazıları için o da kalmıyor.
Eğitimin dijitalleşmesi
Çarpıcı bir örnek vereyim, konu biraz daha netleşsin. Salgınla birlikte ilk ortaya çıkan dönüşümlerden birisi, okul eğitiminin geçici olarak İnternet ortamına taşınmasıydı. Bir öğretmen ders anlatırken, milyonlarca çocuğa aynı anda ulaşabiliyordu. Peki karantinanın bir yıllık süreye uzatıldığını düşünün. Ya da online uzaktan okul eğitiminin resmi olarak tanındığı bir yakın geleceği hayal edin. Bir öğretmenin milyonlarca öğrenciye ulaşabildiği, fiziki okulların azalmaya başladığı bir düzende, 1 milyonu aşkın öğretmenin ne kadarına ihtiyaç duyulacak? Böyle bir düzende elbette ki sadece bir öğretmen olmayacak, belki yüzler, belki binlercesi gerekecek. Ama tamamına gerek olmayacağı kesin.
Örneği biraz daha detaylandıralım. Kamu kendi online eğitimlerini verirken, özel sektördeki kurumlar da kendi online eğitimlerini vermeye başladı. Özel kurumların eğitiminin ücretli olacaktır ama fiziki eğitimdeki kadar değil. Neredeyse herkesce erişilebilir kaliteli bir özel eğitim kurumu varken, sıradan bir özel kurumun eğitimini alır mıydınız? Böyle bir düzende en iyi olanlar pastanın büyük kısmını alır ve tüm bu operasyonu gerçekleştirirken çok fazla insan istihdam etmeleri de gerekmez.
Kazanan her şeyi alır ekonomisinin sonucu: Eşitsizlik artacak
Eğitimin dijitalleşmesi örneği birçok sektör için geçerli olacak. Bu durumun sonucu açık. Dijitalleşme, her sektöre önünde sonunda ulaşacak ve ölçeklenebilirlik de birçok pozisyonun talebini düşürerek işsizliği artıracak. Bu yeni düzende en iyiler ve/veya şanslı olanlar süper stara dönüşürken, pastanın büyük kısmını alacaklar. Geriye kalanlara da ya çok az şey düşecek ya da hiçbir şey düşmeyecek. Fırsatlar herkes için aynı bile görünse, eşitsizlik artacak.
+ Yorum bulunmuyor
Yorum Yaz