Biyografiler neden okunmalı?
Biyografilerin her zaman ilginç olduğunu düşünmüşümdür. Daha önceki yıllarda Steve Jobs, Elon Musk, Alibaba kurucusu Jack Ma, Nike kurucusu Phil Knight gibi isimlerin biyografilerini okumuştum. Bunların her biri başarılı birer girişimcilik öyküsü olduğu için kötü olma şansları pek yoktu zaten. Her biri ilham vericiydi. Bu yüzden iyi biyografi için her zaman çok başarılı olmuş ya da göz önünde olan birinin öyküsünü okumanın gerektiğine dair bir bir algı olmuştu. Sanırım bu algı çoğu insanda da vardır. Ancak bu yıl bu kategorinin farklı nedenlerden dolayı özel olduğunun farkına vardım.
Biyografiler gerçek birer insan hikayesi
Bu yıl okuduğum kitaplar arasında biyografiler ağırlıkta. Arka arkaya denk gelen bu okumalardan gerçekten büyük keyif aldım ve biyografilere dair algım da değişti. Biyografi ve otobiyografileri özel yapan şey gerçek birer insan öyküsü olması. Çok başarılı ya da ünlü olmasa da, sonu iyi bitmese de her insan öyküsü kendine has, farklı ve ilginç. Bunlardan alınabilecek dersler, çıkarılabilecek sonuçlar mutlaka oluyor. Biyografilerle birlikte bir yandan yakın tarih de öğrenmiş oluyorsunuz çünkü biyografilerin kahramanlarının kronolojik hayat hikayeleri tarihi akıştaki kişi ve olaylarla sıkça kesişiyor.
Nasıl ki gerçek olaylardan uyarlanan filmler genelde belli bir izlenebilirlik standardının altına düşmüyorsa kötü biyografi diye bir şey de pek yok. Elbette ki hikayesi ilginç bile olsa kötü yazılan biyografiler olabilir ama en azından ben şu ana kadar kötü olanına rastlamadım.
Biyografilerden tam olarak keyif alabilmek için ilgimizi çekebilecek kategorilerde, ilgimizi çeken kişilerin hayat öykülerini okumaya karar vermek isabetli bir seçim olur. Ben kendi adıma bundan sonra bu kategoride daha fazla kitap okuyacağım. Hayatı, insanları ve yakın tarihi daha iyi anlamak adına size de öneririm.
+ Yorum bulunmuyor
Yorum Yaz