Ayakkabı Gurusu (Phil Knight): Nike’nin Yaratıcısının Yaşam Öyküsü

Ayakkabı Gurusu (Phil Knight): Nike’nin Yaratıcısının Yaşam Öyküsü


Yıllardır farklı markalarla koşuyorum ve onların Türkiye’deki koşu kültürünü yaygınlaştırmadaki katkılarını önemli buluyorum. Ancak benim koşuya başlama sebep olan ve uzun yıllar koşu gruplarında birlikte koştuğum Nike’ın bende özel bir yeri var. Orta okul yıllardından itibaren büyüsüne kapıldığım ve ilk olarak Air Jordan 7 (1992) modeline aşık olduğum Nike’ın bendeki etkisi her zaman sürdü. Yıllar sonra yollarımızın koşu ile kesişmesi de bence anlamlıydı.

Peki ama Nike nasıl kurulmuştu, kim kurmuştu, nasıl maceralar atlatmıştı? Bunlar pek bilinen detaylar değildi. Neyse ki Phil Knight, orijinal adı Shoe Dog olan otobiyografisini yazmaya karar verdi ve biz de bu detayları öğrenme fırsatı bulduk. Onun, henüz hayattayken böyle bir otobiyografi yazması önemli çünkü bu detayları kimse onun kadar detaylı ve etkili şekilde aktaramazdı.

Roman formatında bir otobiyografi

Ayakkabı Gurusu, fikrin ortaya çıktığı 1962’den başlayarak olayları yıl yıl, kronolojik, esprili ve akıcı bir roman formatında kurgulanmış. Biyografiler genellikle belgesel formatında olduğu için sıkıcı olabilirler ancak Ayakkabı Gurusu bu kalıpların dışına çıkmış ve farklılaşmış. Şaşırtıcı olansa, Phil Knight’ın en az 50 yıllık bu anıları, cümleler, tepkiler ve ortam tasvirleri ile detaylı olarak hatırlaması ve sanki dün yaşanmış gibi aktarması.

Phil Knight: Doğru zamanda, doğru yerde olan şanslı bir insan

Phil Knight, durumu iyi olan bir ailenin çocuğu olarak Oregon’da dünyaya geliyor ve iyi bir eğitim alıyor. Oregon o sıralar ABD koşu takımı antrenörü Bill Bowerman’a ve efsanevi koşucu Steve Prefontaine’e de evsahipliği yapan bir eyalet. Bill Bowerman aynı zamanda Phil Knight’ın da antrenörü.

Dünyayı gezme tutukusuyla sayısız ülke dolaşan Knight, Japonya’ya da uğrayarak oradaki yerel bir firma ile anlaşır ve koşu ayakkabıları ithal etmeye başlar. Phil Knight’ın ilk ortağı, antrenörü Bowerman olur. Aynı zamanda bir ayakkabı tasarımcısı olan Bowerman, koşu ayakkabılarının geliştirilmesi ve sporcu bağlantıları konusunda destek olur.

Her sene iki kat büyümesine rağmen nakit problemi başta olmak üzere çok sayıda krizle karşılaşan Nike, Phil Knight’ın bağlantıları sayesinde bir şekilde bu krizleri atlatmayı başarır. O sıralarda spor ayakkabılar üzerine geliştirmeler yapan bağımsız girişimciler sayesinde de hava yastıklı ayakkabı tabanı gibi teknolojik ilerlemeleri bünyelerine katarak ilerlerler.

Phil Knight, şirketi kontrolcü bir mantıkta yönetmek yerine insanları serbest bırakarak sorumluluk almaya iter. “İnsanlara işleri nasıl yapacaklarını söyleme, onlara ne yapacaklarını söyle ve sonuçlarıyla seni şaşırtmalarını bekle.” sözüne inanan Phil Knight’ın bu yönetim anlayışı, şirket bünyesindeki çalışanların potansiyellerini açığa çıkarmasına izin verir. Phil Knight yine şanslıdır çünkü ekibine katılan neredeyse herkes, şirketin adını bulmak, yeni fikirler üretmek, çeşitli krizleri çözmek, finansman bulmak vs. gibi konularda olağanüstü katkılar sunar.

Yunan zafer tanrısı: NIKE

Başlangıçta Blue Ribbon adıyla kurulan ve Japonya’dan ayakkabı ithal eden şirket, yaşadığı çeşitli sorunlar ve artık operasyonel işlerde kazanılan deneyimin etkisiyle kendi markasını üreten yeni bir şirkete dönüşür. Bu yeni şirketin adını da, çalışanlardan birisi bulur. Atina’daki Nike Tapınağı’ndan esinlenerek buldukları bu isim, Yunan zafer tanrısı anlamına gelmektedir.

Özel hayatı ile ilgili detaylar

Ayakkabı Gurusu sadece Nike’ın öyküsünü değil, bu süreçte Phil Knight’ın özel hayatından da detaylar içeriyor. Ailesiyle, dünya seyahatinde tanıştığı sevgilisiyle, arkadaşlarıyla, eşiyle ve çocuklarıyla olan ilişkilerinden de açıkça bahseden Knight, bu aktarımlarında kendi karakteriyle ilgili detayları da vermiş oluyor. Örneğin, Nike için fark yaratacak kişiler ve fikirleri ilk anlarda genellikle anlayamamış ve bu kişi ve fikirlere genellikle olumsuz yaklaşmış. Ancak şansının da yardımıyla zaman içerisinde bunlardan yararlanmış.

Halka arzla noktalanan hikâye

1962’de başlayan öykü, Nike’ın halka arz edildiği ve milyonlarca dolar para toplayarak büyük bir başarı elde ettiği 1980’de sona eriyor. Açıkcası Nike’ın 2000’e kadar olan öyküsünü de onun aktarımından öğrenmek isterdim.

Knight, kitabın son bölümünde 27 yıl sonrasına, 2007’ye giderek, arada geçen zamanla ilgili bazı önemli detayları paylaşıyor. Ailesini ihmal ettiği gibi bazı pişmanlıklarından ve iç hesaplaşmalarından söz ediyor ve bu kitabı nasıl yazmaya karar verdiğini açıklıyor. Son bölümde ayrıca yurt dışındaki fabrikalardaki çalışma koşulları ve ücretlendirmeler konusundaki eleştiriler ve almaya çalıştıkları önlemlerden de bahsediyor ancak bence ikna edici cevaplar veremiyor.

Ayakkabı Gurusu, 60’lar ve 70’lerde ABD’de spor ayakkabı endüstrisi, atlet olmak, sponsorluk, girişimcilik, finans, ithalat ve inovasyon konularında önemli detaylar veriyor. Bu girişim öyküsünde her ne kadar sayısız güçlük ve sorun yaşansa da ABD coğrafyasının olanaklar ve insan kaynağı açısından ne kadar geniş olduğunu bir kez daha görüyorsunuz.

+ Yorum bulunmuyor

Yorum Yaz